Asırlar ve nesiller boyunca söz, yazı ve ritüeller aracılığıyla aktarılan efsaneler, bir toplumun sahip olduğu kültürel dinamiklerin hepsine temas etmektedir. Kadim bir kültüre sahip olan ve yüzyıllardır mümbit topraklarda zengin kültürlerini korumaya, yaşatmaya ve aktarmaya çalışan Uygurlar, altında yaşadıkları gök kubbe ve onun bir parçası olan güneşi, ayı ve yıldızları; üstünde yaşadıkları coğrafyanın dağlarını, tepelerini, göllerini, ovalarını; hayvan ve bitkilerini; kurdukları şehirleri, kasabaları, köyleri; bu kadim yerleşim yerlerinde yetişen ve tarihte derin izler bırakan kadın ve erkek kahramanlarını, geleneksel sohbet toplantılarının vazgeçilmezi tembur, dutar ve satarı; doğumdan ölüme sosyal hayatı ve devlet düzenini belirleyen törenin temel yapı taşlarını efsaneler vasıtasıyla ölümsüz kılmışlardır. Bu efsanelerde bir yandan Uygur kahramanların yalmavuz, ejderha, dev gibi olağanüstü güçlerle ve kum fırtınası, çetin bir iklim ve geçit vermeyen dağlarla mücadelelerine tanıklık ederken diğer yandan da kahramanların topraklarını korumak ve genişletmek, İslam dinini yaymak gibi amaçlarla çeşitli kavim ve milletlerle savaşlarına şahit oluruz. Elinizdeki bu eser, Doğu Türkistan coğrafyasının ve Uygur Türklerinin doğasına, tarihine ve kültürüne tanıklık eden ve bu tanıklıkları zamanın süzgecinden geçirerek günümüze taşıyan anlatıları içermektedir.